Son mesaj - Gönderen: Editör - Çarşamba, 01 Şubat 2017 09:01
Bazı insanlar alçak gönüllüdür, bazıları da alçak olmaya gönüllüdür...
Haberler

HaberlerGÜNCEL HABERLERİSMAİL BEY GASPIRALI SEMPOZYUMUNDA GAP GAZETECİLER BİRLİĞİ GÖZ DOLDURDU   
İSMAİL BEY GASPIRALI SEMPOZYUMUNDA GAP GAZETECİLER BİRLİĞİ GÖZ DOLDURDU

        Türk dünyasının önemli fikir adamı ve gazetecisi İsmail Bey Gaspıralı'yı anma Sempozyumu’nda GAP Gazeteciler Birliğine ayrılan ikinci gün birinci oturumda konuşulanlar toplantıya damga vurdu.

         Bartın Üniversitesi konferans salonunda düzenlen ve merkezi Adıyaman’da bulunan GAP Gazeteciler birliği yönetim kurulunun da iştirak ettiği İsmail bey Gaspıralı ve Anadolu da gazetecilik başlığıyla yapılan sunumda oturumu yöneten GAP Gazeteciler Birliği Genel başkanı Zeynel Abidin kıymaz ‘..1.dünya savaşının mağlupları arasında sayılan Osmanlı imparatorluğunun bakiye kalan Türkiye cumhuriyetinde kuruluş yıllarında galiplerin dayatmasıyla dil ve harflerde yapılan değişikliklerle Anadolu Türkleri Asya ve balkanlardaki Türklerden soyutlanmaya çalışılmıştır’ dedi.

21.YÜZ YIL TÜRK YILI OLACAKTIR

10 ülkeden siyaset, sanat, dünyasının önemli isimlerinin katıldığı ve üç gün süren etkinliklerle İsmail Bey Gaspıralı çeşitli yönleriyle konuşuldu, oturumun ikinci günü birinci oturumuna başkanlık eden Kıymaz Son yıllarda özellikle doğu ve güney-doğuda yaşanan bazı olumsuzluklara dikkat çekerek şunları söyledi ‘..gelişmeler sizleri ümitsizliğe düşürmesin biz büyük milletiz, benzer çok badireleri atlatıp bu günlere geldik, dünyada 300 milyona yakın bir Türk nüfusu var, bunlar dağınık ve örgütsüz bir kalabalık, bunları bir amca çocukları biri birlerinden koparılmış kardeşler olarak görüyorum, şimdi bu çocuklar ayıktı, büyüdüler atalarının miraslarını ve kardeşlerini merak ediyorlar, batıda Avrupa da önemli bir diasporamız var, Asya’da önemli ülkelerle kardeşliğimiz var geriden gelen Türk dalgası asla komplolarla durdurulamaz bu dalga ancak geciktirilir ama gelecek yüz yıl Türk yüz yılı olacaktır, bilimde sanatta, sporda ve iş alanında önemli Türk markaları Avrupa da Asya’da kendilerine Pazar ve yer buluyor, okumuş bir genç nüfus var arkamızda, bu potansiyel büyük devlet olmamızı mutlaka sağlayacak, bu fetret dönemi yeni başlangıcın habercisi ümit var olun yarınlar bizim’ dedi

Fahrettin Çelik, İsmail Bey Gaspıralı, Dil ve Gazetecilik başlıklı sunumu yaptı

Sempozyumun ikinci gün birinci oturumunda konuşmacılar arasında yer alan GAP Gazeteciler Birliği Genel Sekreteri Fahretin Çelik’te İSMAİL GASPIRALI, DİL VE GAZETECİLİK başlığıyla yaptığı konuşmasında şunları söyledi;

‘ … Eğer yağmur yağmıyorsa, yağmur duasına çıkma zamanı gelmiş demektir. Yağmur yağarken duaya çıkılmaz…

Yaşadığım yer olan Adıyaman'ın Samsat ilçesinde bir türbe vardı. İsmine "Sahabe" derdik. Yüz yıllardır orada yatan zatın sahabe olduğunu bildiğimiz halde gereken ilgiyi göstermiyorduk. Ta ki, O'nu yeni yeni öğrenmeye başladık. Çünkü, bizim şu anda O'na ihtiyacımız var. Şu anda O'na gereken ilgiyi gösterme ortamı var. O halde yüz yıllarca burada yaşamış Sahabe Safvan b. Muattal'ın bu zamana kadar beklemiş olmanın bir hikmeti var.

İsmail Bey Gaspıralı'da 100 yıl önce vefat etmiş ama anca yeni yeni gerçek değeri vermeye çalışıyoruz. Belki bundan 30 yıl önce İsmail Bey Gaspıralı'yı anacak olsak, sesimiz kısık çıkacak, verdiği mesajları anlayamayacaktık. 100 yıl sonra fikirlerini, yaşantısını, mücadelesini konuşuyorsak. Türk dünyası için şu anda ihtiyaç var demektir.

İsmail Gaspıralı bundan 100-150 yıl önce yaşamış bir kişi. O'nu bugünlere taşıyan, onu unutulmaz kılan şey nedir?

O savaş kazanmış, yüksek rütbeli bir asker değil, saraylarda yaşamış bir padişahta değil…

O, yaşadığı zaman yaklaşık 70 yıl Rus himayesi altında kalmış Kırım'da dünyaya gelmiş, dini, dili, milleti için endişe duymuş ve bu uğurda bir şeyler yapma gayreti içerisinde olmuş bir kişi. Bu tarihlerde Rusların uyguladığı asimilasyon politikası doruğa çıkmış, düşünen ve düşündüğünü ifade eden aydınlar için tehlikeli bir dönem.

O günlerde Ruslar, Tuna’yı ve doğudaki Türk sınırını aşarak topraklarımızda ilerlemeye başlamışlardı. Yer yer başarılı savaşlar verilmesine rağmen Rus ilerleyişi devam etmişti. Doğu cephesinde Ahmet Muhtar Paşa’nın direnişi, Rumeli’de Gazi Osman Paşa’nın ünlü Plevne savunması, beklenen acı sonucu değiştirememişti. 

Bazı doğu illerimiz Rus işgaline uğramış. Çar’ın orduları Yeşilköy’e kadar ilerlemişlerdi. İstanbul tehdit ve tehlike içinde kalmıştı. Bu şartlar altında imzalanmak zorunda kalınan Ayastefanos Mütarekesi, Osmanlı Devleti için tam bir felâketti. O kadar ki, bu anlaşmanın hükümlerinden Avrupa devletleri bile dehşete düşmüşlerdi. Onların işe karışmasıyla Berlin Kongresi toplanmış, burada Ayastefanos’a göre daha yumuşak birtakım kararlar verilmişti.

Ama, gerçek ortadaydı: Türkler yenilmişlerdi ve hazmedemeyecekleri kayıplara uğramışlardı. İsmail Gaspıralı’nın çocukluğu ve ilk gençlik yılları, işte böyle ağır bir atmosfer içinde geçti. O günlerde halkının ezildiğini, ağır bir kültür empozesi altında olduğunu, dillerinin yok olmaya yüz tuttuğunu görmeye başladı.

GASPIRALI AZ KUNUŞUP ÇOK DİNLERDİ

Türkler ve Müslümanlar aleyhine yazılan yazılardan etkilendi. Böylece kendisinde bir Türklük şuuru uyanmaya başladı. Gaspıralı, kedine parlak bir gelecek hazırlayabilecek bir konumdaydı ama O bunun yerine kendini ilime vermeyi tercih etti. Medrese hücrelerine kapanıp okudu. Kendi deyimiyle "az konuşup çok dinledi" 

İsmail Gaspıralı, 1878 de, henüz 27 yaşındayken Bahçesaray Belediye Başkanı seçildi. O siyasette ilerleyip üst makamlara gelme çabalarına girmeden, Türkçe bir gazete çıkarmak için resmî makamlara başvurdu. Rus Hükümeti, Türkçe gazete müracaatına ret cevabı verdi. Ama O yılmadı, pes etmedi yıllar süren mücadele sonunda 1883 yılında “Tercüman”ı yayımlama müsaadesi verildi. 

İsmail Gaspıralı’nın temel düşüncesi, yalnız Kırım Türklerinin değil bütün Türk dünyasının, hatta Müslüman âleminin uyanıp ayağa kalkması idi. Bunu sağlayıcı neşriyat yapmayı hedef olarak almıştı.

Peki İsmail Gaspıralı, niçin neşriyatı ön planda tutmuştu. Kuru kuruya bir Türkçülük mü yapıyordu.  Hayır. O'na göre kendi dillerinde okumak gerekirdi ama Avrupa’nın ilmini, hüner ve  sanayisini kazanmaları birinci amaç olacaktı. 

Gaspıralı, Türkçenin sadeleşmesini ve bütün Türk illerinin ortak Türkçe ile konuşmasını sağlamak istiyordu. Bunu, ilk önce kendi yazılarında uygulamaya başladı. Yazılarında, Arapça ve Farsçaya fazla yer vermeden, buna karşılık Türk ülkelerinde konuşulan ortak sözleri kullanarak yazmayı tercih etti. 

Peki bugün Türkçeyi ne hale koymuşuz. Bir yazar yazılarında ne kadar çok anlaşılmayan, ithal kelime kullanabiliyorsa iyi yazar, konuşan ne kadar yabancı kelime kullanabiliyorsa bilgili, aydın sayılmaya başlandı. 

Sağcı yazarlar Arapça veya Osmanlıca kelimeler, solcu yazarlar batı dillerinden kelimeler seçerek makalelerini yazmakta, bunu marifet bilmektedirler. Gaspıralı, 20. yüzyılın başından itibaren, görüşlerini dört kelimelik bir sloganla ifade etmeye başlamıştır: “Dilde, fikirde, işde birlik“. 

Yani sadece tek bir dil kullanmakla kaymayacağız. Aynı duygularla hareket etmeli, ticaretimizde bile birlik içerisinde olmamız gerektiğini söylüyor İsmail Gaspıralı…

İsmail Gaspıralı, mücadelesini gazete ve dergilerle sürdürmeyi düşünmüştür. Siyasi gazetenin yanında bayanlara yönelik (Alem-i Nisvan) dergi ve çocuklara yönelik (Alem-i Sıbyan) dergi çıkarmış, halkı bilinçlendirmeyi bu şekilde sürdürmüştür. Bunun içinde dilin korunması ve sadeliğine önem vermiştir. Çünkü, dil, toplumun temel mihenk taşlarından biridir. İletişimi sağlayan en önemli araçtır. Bu nedenle dilin doğru kullanılması, belli kurallar çerçevesinde kullanılması, milli olması kaçınılmazdır. 

Çağımızda zaman içerisinde güçlenen ve dünya dilleri diye adlandırılan diller konuşulmaktaysa da aslında dil, insanın hangi millete mensup olduğunu yansıtan en kestirme ve belirgin özelliğidir.

Çoğu zaman kimin hangi milletten olduğunu ancak konuşunca anlarız. Türkçe konuşunca Türk, Almanca konuşunca Alman, Arapça konuşunca Arap olduğunu anlarız. Hatta dil öyle bir şey ki, insanlar konuştukları dillerle anılırlar. Dildeki başıboşluk “her telden çalmak” olur ve anlaşılması zorlaşır. Kimisi Arapçadan, kimisi İngilizceden, kimisi Fransızcadan yeni yeni kelimeler kullanırsa ortaya anlaşılmaz bir kelime kirliliği çıkar.

YABANCI DİLDE KELİMELER DİLİMİZE SIZDI

          Tıpkı günümüzde olduğu gibi. O kadar yabancı kelime sızdı ki dilimize ortada Türkçe diye bir şey kalmadı. Hatta, öz Türkçeyi kullanmak geri kalmışlığın, demodeliğin, bilgisizliğin belirtileri sayılmaya başlandı. Kültür emperyalizmine karşı en güçlü araçlardan biri olan dilin içindeki yabancı kavramlar yerine Türkçeye uygun kavramlar bulunması dilimizin geliştirilmesi için gereklidir.

Dilin zenginliği, onu kullanan toplumun ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel bakımdan zenginliği ile paraleldir. Günümüzde çok hızlı bir şekilde yeni icatlar ortaya çıkmaktadır. Yeni icat edilen bir ürüne, icat edilen ülkedeki dile uygun bir isim verilmesi gayet doğaldır ve bütün dünya bunu kullanma durumundadır. Halk arasına yerleşen bu isim, sonradan değiştirilmeye kalkışılsa bile kabul görmeyecektir.

Kullandığımız “faks” makinesine Türk Dil Kurumunca “belgegeçer” adı verildi. Ancak bu terimi resmi kurumlar bile kullanmaz. Çünkü toplumda kabul gören, alışılan ‘faks’ kelimesidir ve öyle devam eder.

Hatta öyle bazı düzenlemeler yapılıyor ki, komik durumlar bile ortaya çıkıyor. Türk Dil Kurumunca “asansör” kelimesi yerine “sunucu” öneriliyor. Yani sunucuya binmek ile asansöre binmek çok faklı şeyler… Ya da “taksi” kelimesi yerine “göçüm” terimini koyarsanız yine ortaya anlaşılmaz veya garip anlamlar çıkıyor.

Türk Dil Kurumu tarafından tespit edilen “göçüm” olmasına karşın, halk arasında kabul görülen “taksi”dir. O halde, dilin zenginleştirilmesinden önce siyasal, sosyal ve ekonomik zenginlik gerekiyor. Asansörü ilk biz yapsaydık adına “sunucu” koyabilirdik. Ya da faksı biz icat etseydik adını “belgegeçer” koyabilirdik. O halde, bırakalım kim bize neyi önerirse onu kullanalım mı? Tabi ki hayır. Türkçe üzerindeki hâkimiyeti hafifletmek birazcık olsun elimizde.

İNTERNETİ KULLANMAYAN KALMADI

İmkânlar ölçüsünde kullanabileceğimiz kelimeleri bilinçaltına yerleştirmeye çalışmalıyız.  Malum, çağımız internet çağı. İnterneti kullanmayan kimse kalmadı. Biliyoruz ki, internet kullanımında çokça yabancı kelime kullanılıyor.

Örneğin, "design" yerine "tasarım" sözcüğünün kullanılması yerinde olur ve yadırganmaz da. Çocuk yaşlarda bu tür kavramları bilinç altına yarleştirmeliyiz. 

Kullanılan klavyeler bile Türkçe yazmaya elverişli olmayan “Q” denilen klavyeler. Oysa “F” klavyeler Türkçe kullanımında daha kullanışlı. Resmi kurumlarda bile hâlâ “Q” klavyelerin kullanılmasını en büyük yanlışlardan sayıyorum.

İş yeri, cadde ve sokak isimleri, gazete, radyo, televizyon kanallarına yabancı isimler koymak zaten başlı başına Türkçeyi katletmeye yeter girişimler. Özellikle turistik yerlerde bazı işletmelerin tabelalarında yabancı isimler görmemiz kültür emperyalizminin ülkemizdeki etkilerini gösteren örneklerdir.Gerek yazı, gerekse konuşma dilinde Türkçe kullanımına çok dikkat etmeliyiz. Yoksa ortada dil diye bir şey kalmayacak.

Bu ancak herkesin üstüne düşeni yapmasıyla mümkün olabilir. Bu anlamda toplumun ileri gelen adamlarına daha büyük görevler düşmektedir. İste İsmail Gaspıralı'nın “Dilde, fikirde, işte birlik“ anlayışı bu olsa gerek. Dilimiz bir olmalı, düşüncemiz bir olmalı, ticaretimiz bir olmalı… ‘ dedi.

Sempozyumun renkli bir oturumun yöneten GAP Gazeteciler birliği genel başkanı Zeynel Abidin Kıymaz yönetim kurulu üyelerinin Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Malatya, Mardin ve Gaziantep illerinden gelen üyeleriyle sempozyuma katıldıklarına dikkat çekerek, misafirleri GAP bölgesinin tarihi turistik mekânlarını ziyaret etmeye davet etti.

 

 

Bartın Üniversitesi Konferans Salonu...

 

 

10 ülkeden çok değerli siyasetçiler, bürokratlar, sanatçılar, akademisyenler ve seçkin insan topluluğuna hitap etmek benim için hesecan verici büyük onurdu. Onlarca kişiden tebrik almak ise beni ziyadesiyle mutlu etti.

 

 

 

Gap Gazeteciler Birliği Genel Başkanı Z. Abidin Kıymaz oldukça başarılı bir oturum başkanlığı yaptı.

 

Prof. Dr. Derviş Kılıçkaya'nın sunumunu izledikten sonra bir Adıyamanlı olarak kendisiyle gurur duydum.

 

 

İsmail Bey Gaspıralı, Dil ve Gazetecilik isimli sunumumu gerçekleştirirken.

 

Doğu Türkistan Sürgündeki Başbakan Yardımcısı Hızırbek Gayretullah ve Sultan Savaş

Azerbaycan'ın önemli milletvekillerinden Gazeteci, Şair, Yazar Genire Paşayeva kitabını imzalayarak hediye etti.

 

Azerbaycan Milletvekilli Genire Paşayeva'yı Samsat ilçesindeki Sahabe Safvan b. Muattal kabrini ziyaret etmeye davet ettik.

 

Azerbaycan Milletvekilli Sayın Genire Paşayeva'ya "İnsanca Yaşama Bilinci" ile "Suskun Dilim" isimli kitaplarımı hediye ettim

 

 

Uluslar arası bir organizasyonda Adıyaman'dan konuşmacıların olması harika bir duyguydu.

 

 

 Azerbaycan'ın ünlü şairlerinden Tarana Vahid kitabını imzalayarak hediye ettiler.

 

 

Bartın Üniversitesi Rektör Yardımcısı değerli hemşerimiz Sayın Prof. Dr. Azize TOPER KAYGIN yakın ilgilerini esirgemediler.

 

 

Türkiyenin önemli siyasetçilerinden, Ankaralılar ve Ankara'yı Tanıtma Vakfı Genel Başkanı Sayın Halil Şıvgın ile gündemi konuştuk

 

Eski Sağlık Bakanı Sayın Halil Şıvgın'ın fikirlerinden istifade ettik.

 

 

Azerbaycan Milletvekili Sayın Genire Paşayeva ile önemli konuların görüşüldüğü bir toplantı gerçekleştirdik

 

Azerbaycan Milletvekili Sayın Genire Paşayeva ve Gap Gazeteciler Birliği Yöneticileri

 




Gönderen Editör, Pazartesi, 03 Kasım 2014 14:09, Yorumlar(0)
Yorumlar


MKPNews ©2003-2008 mkportal.it
 
Samsat Haber @ Fahrettin ÇELİK

MKPortal ©2003-2008 mkportal.it

Haber Siteleri